Jump to content

ZoomX

Administrators
  • Posts

    46
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

ZoomX last won the day on January 13

ZoomX had the most liked content!

ZoomX's Achievements

Enthusiast

Enthusiast (6/14)

  • One Month Later
  • Week One Done
  • Conversation Starter

Recent Badges

2

Reputation

  1. Sağlıklı ve tam zamanında bir boşalma süresi hem kadın hem de eşinin cinsellikten tam keyif alması için önemli. Süratle gerçekleşen ve çiftlerin mutluluğunu azaltacak kısalıktaki boşalma süresi tatminsizlik, hayal kırıklığı, moral bozukluğu yaratabiliyor. Erken boşalmayı çiftlerin ortak sorunu olarak bakmak gerek. Ortak tatmini azaltacak kadar kısa bir sürede boşalmanıngerçekleşmesinin ardında hem erkeğin hem de kadının cinsellikte aldığı zevk azalıyor. Erken boşalan erkeklerde endişe, utanç, özgüven eksikliği, stres, özgüven eksikliği, hayal kırıklığı hisleri oluşabiliyor. Eşleri erken boşalan kadınlarda cinsel birleşmeden alınan zevk ve orgazmik hisler azalır. Erken boşalma sorunu yaşayan 10 kadından 4’ü cinsellikte haz alamama her 3 erkekten 1’i depresyon problemiyle karşı karşıya. Bu durum kadınlarda ilerleyen dönemde cinsellikten cinsel isteksizlik ve soğuma yaratabilir. ‘Benim zevkime önem vermiyor’ demeyin Erken boşalma erkeklerde en çok görülen cinsel sorunlar arasındadır. Ancak pek çok erkek ve kadın ilişkinin başlarında bu sorun hakkında konuşmaktan utanıyor. Eşlerinin özgüvenini ve duygularını incitmekten korkuyor. Çoğu erken boşalmanın zamanla düzelebileceğini düşünüyor. Zamanla eşleriniz bu durumdan sıkılır ve sadece kendi zevkinizi düşündüğünüzü düşünebilir. Bu tarz bir düşünceye giren kadınlarda, eşlerine karşı nefret, öfke ve sinir görülebiliyor. Erkek sorunu görmezden geliyorsa hayal kırıklığı öfke ve kırgınlık, hisleri artabiliyor. Cinsel problemler zamanla ilişki çatışmalarına dönüşür. Oysa erken boşalmada erkek kendi zevkine önem verdiğinden değil boşalmayı kontrol edemediğinden dolayı erken boşalmaktadır. Bu tip yanlış düşüncelerin önüne geçmek için eşinizle bu durumu konuşun ve en kısa sürede uzmanlardan yardım alın. Nasıl tedavi ediliyor? Erken boşalmanın altında yatan psikolojik ve organik etkenleri bulmak için ayrıntılı bir sağlık öyküsüne ek olarak, bazen de ileri tanı ve fizik muayene tetkiklerinden yararlanılmaktadır. Erken boşalma sorunun altında yatan organik bir neden varsa öncelikle bu neden ortadan kaldırılabilir. Bu noktadan sonra erken boşalmanın tedavisi sistemik ve lokal ilaçlar ve cinsel terapi egzersizleriyle yapılıyor. Uzun süre boyunca etkili veya ilişki öncesi kullanılan haplar ile boşalma süresinde yaklaşık 2 ila 8 katı arası uzama sağlanabiliyor. Erken boşalmayla birlikte görülen sertleşme sorunu da varsa, bu şikâyete yönelik tedavi de uygulanmaya başlanıyor. Şunu asla unutmayın, her erkek belli zamanlarda erken boşalma sorunu ile karşılaşabilir. Fakat bu problem cinsel ilişkilerin yarısından fazlasında meydana geliyorsa hiç zaman kaybetmeden bir doktora başvurun. ERKEN BOŞALMA NEDEN OLUR? Erken boşalma bir erkeğin ilk cinsellik deneyiminden itibaren olabileceği gibi, sonradan da görülebiliyor. Özellikle genç yaştaki erkeklerde ilk cinsel ilişkinin etkisi, başkaları tarafından anlaşılmamak için hızlı mastürbasyon yapmayı alışkanlık edinmiştir. Bu örnek üzerinden yola çıkarsak performansla ilgili deneyimsizlik, aşırı gerginlik ve suçluluk hisleri erken boşalmayı tetikleyebilir. Fakat bazı zamanlarda da bu refleks kontrol edilememektedir. Erken boşalma hem fizyolojik hem de psikolojik etkenlerin birleşimiyle oluşur. Sonrasında erken boşalma gelişen kişilerde ise en önemli risk faktörü sertleşme problemidir
  2. Tansiyon, arterlerde yer alan kanın damarlara uyguladığı baskıdır. Kalbin iki çeşit hareketi bulunur. Kasılma(hareketli) ile gevşeme(dinleme aşamaları). Kasılma aşamasında ortaya çıkan baskı sitolik kan basıncı, gevşeme döneminde damarlara uygulanan baskı ise diyastolik kan basıncı şeklinde adlandırılır (bu, halk dilinde küçük ile büyük tansiyon olarak isimlendirilir). Tansiyonun olağan değerleri 120-80 mmHg’ dır veya 12-8 şeklinde yaygındır. Tabi ki bu veriler bireyin fiziki yapısı ile çevresel etkenlere göre değişiklik gösterir (beden duruşuna göre, soluk alma ritmi, kaygı seviyesi, fizyolojik durum, kullanılan ilaçlar, ne yenilip ve içilen, üstelik günün belirli saatleri). Tansiyon gece saatlerinde en alçak seviyesinde olurken, uyanıp akabinde ise yükselme görülür. Düşük Tansiyon Nedir? Düşük tansiyon, tansiyonun olağan değerlerinden daha düşük değerlerde (çoğunlukla 11’den aşağı düzeylerde) olma halidir. Her ne kadar tansiyonun olağan değerlerden aşağı olması bireyden bireye değişiklik gösterse de birkaç ortak emareler, kişiye, tansiyonun düşük seviyelerde olduğu haberini verebilmektedir. Üstelik kimi hallerde sistolik kan basıncı olağan diyastolik kan basıncı 50mmHg olabilmektedir. Bu halde de tansiyonun alçak olduğu söylenebilir. Kimi bireylerde birden tansiyon düşmeleri alt zemininde diğer problemlerin olduğunun ipuçlarını verebilir. Ani tansiyon düşmeleri beyne yeterli olmayan kanın gitmesi sebebi ile bayılma ile baş dönmesine sebep olup, yaşamı tehdit edebilir. Kişide; dikkat eksikliği, halsizlik, net görememe, mide bulantısı, gözün kararması, soğuk, nemli, soluk ten, çabuk, sığ soluk, depresyon, baygınlık, baş dönmesi ya da sersemlik hali, benzeri hallerden yakınılan durumlarda tansiyonun düşük olduğu söylenebilir. Bu gibi hallerde bir hekime görünmekte yarar vardır. Hangi Yaşlarda Görülür? Düşük tansiyon daha fazla 25 ile 30 yaşlarda ki bireylerde gözlemlenir. Bu sebeple “genç rahatsızlığı” olarak da bilinmektedir. Düşük tansiyon ekseriyetle kadınlarda gözlemlenen bir sorundur. Düşük tansiyon yaşlı kişilerde de gözlemlenebilir. Bu hal çoğunlukla yemek yenmesiyle beraber ortaya çıkar. Yemek yenip akabinde kan, sindirim yapan organlara epeyce yoğunlukla ulaşır. Bu da yaşamsal organ olan beyine az kan ulaşmasına sebep olur. Böyle bir düşük tansiyon halinde gün içerisinde minimum 6 bardak ölçüsünde su tüketilmesi önerilir.
  3. Şizofreni, cinsiyet, sosyal sınıf, kültür ve ırktan bağımsız olarak herkeste görülebilir. Varsanı ve sanrı gibi belirtiler, 16 ila 30 yaş arasında görülür. Erkeklerde görülen belirtiler, kadınlara göre daha erken başlar. 45 yaş üstü şizofreni oranı neredeyse yok denecek kadardır. Ayrıca şizofreni çocuklarda çok nadir görüşür. Ancak bu oran her geçen gün yükseliyor. Ergenlerde görülen şizofreninin ilk belirtileri, sinirlilik, uyku problemleri, ders notlarında düşüş, sık sık arkadaş ve ortam değişikliği biçiminde çıktığı için hemen tanı koymak çok zordur. Bu belirtilere ilave olarak ailede psikoz öyküsü, şüphe ve düşünce artışını da ekleyebiliriz. Şizofrenide Risk Faktörleri • Genetik yatkınlık • Doğum öncesi ve sonrası stres faktörleri (doğum travması, enfeksiyonlar vs) • Çocukluk çağında sosyal ve ailesel ortamda stres • Çocukluk çağında sosyal izolasyon • Erişkinlikte uyuşturucu madde kullanımı Şizofreninin Nedenleri Nelerdir? 1. Kalıtım ve Çevre Şizofrenide genlerde çok önemlidir. Yapılan bir araştırmaya göre her 10 şizofreni hastasının 1’inin, 1. derece akrabalarından şizofreni görülmektedir. Bu hastalıkta birden fazla genin, ailesel geçişte çok büyük bir etken olduğunu bilinir. Fakat ailesel geçiş dışında, çevresel faktörlerinde büyük önemi bulunur. Bilim adamları doğumdan önce fetüsün virüslere maruz kalması, psikolojik etkenler ve fetüsün yeterli beslenememesi gibi nedenlerin çevresel faktörler arasında etkili olduğunu düşünür. 2. Beyin Kimyası ve Yapısının Değişmesi Beyin, bir hücreden başka bir hücreye devamlı olarak bilgi akışını sağlayan, milyarlarca hücreden meydana gelir. Bilgi akışının kesilmemesi için, hücreler beyinden gerekli olan ‘’nörotransmiterler’’ isimli kimyasalların salgılanmasına sebep olur. Beyine sinyal gönderen bu maddelerdeki denge bozukluğu çevresel ve genetik etkenlerin birleşmesi sonucu olduğuna inanılır. Şizofreni hastalarının beyin yapısı, sağlıklı insanlara göre ufak farklılıklar gösterir. Bunlar; • Şizofreni hastalarının beynindeki gri madde miktarı sağlıklı insanlara göre daha azdır. • Şizofreni hastalarında beynin bazı bölgelerinde daha az ya da daha fazla aktivite görülebilir. • Şizofreni hastalarında ventrikül olarak isimlendirilen ve beyin merkezindeki sıvı dolu alanlar sağlıklı insanlara göre daha geniştir. 3. Stres Şizofreniyi tetikleyen başlıca unsurlar genellikle; ırksal suiistimal, duygusal, cinsel, ilişkinin sona ermesi ya da boşanma, sevilen birisinin kaybedilmesi, iş veya evi kaybetme korkusu gibi stresli olaylardır. Bu yazdıklarımız sağlıklı insanlarda şizofreniye sebep olmaz. Ancak şizofreniye yatkınlığı olan kişilerde, şizofreninin ortaya çıkmasına neden olur.
  4. Başlığı okuyunca heyecanlandığınızı görür gibiyiz. Bir haftada 5 kilo vermek gerçekten mucize gibi bir şey… Bugün sizler için hazırladığımız bu yazımızda bir hafta içerisinde 5 kilo vermenizi sağlayacak diyet listesini paylaşacağız. Bu diyet ile özellikle yaz mevsimine girmeden ya da düğün ve davet gibi önemli etkinliklerden önce istediğiniz vücuda kavuşabilirsiniz. Sizler ile paylaşacağımız bu diyet, konusunda uzman diyetisyenler tarafından hazırlanmıştır. Diyet programını uygularken her gün düzenli olarak 1 saat yürüyüş yapmalısınız. Çünkü diyet ve spor birbirini tamamlayan etkenlerdir. Günlük 1 saatlik yürüyüşü yapmadığınız takdirde 7 günde 5 kilo vermeniz mümkün olmaz. Sabah uyandığınız gibi bir bardak ılık suyun içine en az 3 damla limon sıkarak içmeniz durumunda metabolizmanız büyük bir oranda hızlanacaktır. Ayrıca güne çok daha dinç ve enerjik bir şekilde başlamanıza fayda sağlar. Diyet listesi ve uygulanışı Sabah Vakti (Saat 07.30-08.00 gibi) 1 dilim peynir ya da 1 tane yumurta 2 tane dilim ekmek (kepekli veya çavdar olabilir) Bolca maydanoz, roka ve dereotu, tere 4 adet zeytin Şekersiz çay (Yeşil Çay tavsiye edilir) Ara Öğün Vakti (Saat 10.00 gibi) 1 çay bardağı kadar süt (istenirse süt yerine yoğurt da tüketebilirsiniz. Sütün içine azıcık kahve koymanız durumunda, içindeki kafein nedeniyle vücut metabolizmanın hızlanmasına da ekstra katkı sağlayacaktır) Öğle Vakti Izgara et (Tavuk, balık, kırmızı et) 1 porsiyon kadar eğer sabah yumurta tüketmediyseniz yumurta da olabilir 1 tane dilim ekmek (kepekli veya çavdar) Bol salata (Yağsız) 1 bardak ayran (tuzsuz) İkindi Vakti 1 bardak yoğurt ya da ayran 2 kaşık yulaf 1 adet mevsim meyvesi Akşam Vakti 1 kâse çorba 5 kaşık zeytin yağlı yemek 1 kâse yoğurt ya da ayran 1 adet mevsim meyvesi Bu diyeti uyguladığınızda her gün en az 8 bardak su tüketilmesi öneriliyor. Vücuttaki toksinlerin atılması ve vücudun direnç kazanması için mutlaka uygulamanız gerekir.
  5. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren tüm yükümüzü çeken ayaklarımız, hayatımız boyunca iç ve dış nedenlere bağlı olarak hayatımızın izlerini taşımaktadır. Bir deyişe göre: ayaklar sağlığın aynasıdır. Çeşitli kan hastalıkları, şeker hastalığı, dolaşım bozuklukları gibi bazı rahatsızlıklara ait ilk bulgular ayağımızda ortaya çıkmaktadır. Vücudumuzda meydana gelen nadir hastalıklar dışında hemen hemen bütün bebeklerin ayak sorunu bulunmaz. Doğumdan itibaren sağlıklı, pamuk ayaklar yürüdükçe değişiklik göstermeye başlamaktadır. Bir insanın günde 8000 ile 10000 arasında adım attığını düşünürsek, bir ömür boyu dünyanın çevresini 4 kez dönebilecek kadar yürüdüğünü gösterir. Ayak Sağlığı Önemi Deri kuruluğu, tırnakta renk ve doku değişiklikleri, yanma, karıncalanma gibi bulgular ile kendini belli eder. Diğer taraftan yaşa bağlı olarak kilo değişimi de ayak yapısında deforme edebilir. Kemik erimesi, ödem, kalp yetmezliği, obezite, omurga rahatsızlıkları kişilerin rahat hareket edememelerine neden olur. Bu da yeterli şekilde ayak bakımın yapılmasını engeller. Sonuç olarak mantar, koku, kaşıntı nasır gibi hastalıklara neden olur. Ayak Sağlığı için Önemli Bilgiler Her zaman ayaklarınızı kontrol edin. En küçük bir değişiklik gördüğünüz an hemen bir dermatoloji doktoruna gitmelisiniz. Daima rahat ayakkabıları tercih edin. Ayakkabının sıkmaması ve vurmaması gerekli. Pamuklu çorapları seçin. Sentetik çorapları kullanmaktan vazgeçin. Tırnaklarınızı daima kısa ve küt şeklinde kesin. Yürüyüş yapın ve yürüyüşe uygun ayakkabılar seçin. Ayaklarınızı ısıtmak için sıcak su torbası, kalorifer peteği kullanmayın. Bunun yerine masaj yaparak kan dolaşımını hızlandırabilirsiniz. Ayaklarda Engellenebilir Sorunlar Düzenli olarak yaptığınız ayak muayenesi ve ayak bakımı ile çoğu sorunu ortaya çıkmadan engelleyebilirsiniz. Yürüyüş yaparak ayaklarda oluşabilecek problemleri engellersiniz. Kaliteli Hayat için Ayak Sağlığının Önemi Yaşam kalitemizin artmasına, bazı sağlık problemlerinin ortaya çıkmasına rağmen, kaliteli hayat yaşamak için hareket etmek büyük önem arz eder. Çoğu hastalıklarda egzersiz yapmanın faydalarından bahsedilir. Ayak sağlığımızı korumak ilerleyen yaş ile ortaya çıkacak hastalıklara karşı tedbirli olmak günlük hayatımızda kaliteli yaşam için olmazsa olmazdır. Herkesin ayak sağlığını hafifealmaması gerektiği, oluşabilecek en ufak sorunların yaşamımızı olumsuz yönde etkileyeceğini unutmamalıyız.
  6. Turunçgillerin Yararları Ekşi ve tatlı tatları olan turunçgiller, içinde bulunan C vitamini ile kışın hastalıklardan bizi koruyan doğal kurtarıcılar arasında yer alır. Faydalarının saymakla bitmediği bu meyveler, C vitamininin yanında A, B vitaminleri, şeker, magnezyum, kalsiyum, fosfor, potasyum, folik asit gibi çeşitli mineraller içinde yer alır. Yağ, kolesterol içermeyen turunçgiller kalorisi az olması sebebiyle diyet yapan kişilerde bol tüketilmesi gerektiği önerilir. Turunçgiller vitamin ve mineral deposu olmakla birlikte meyve ve sebze salatalarında, tatlılarda sık kullanılır. Portakal İçinde bulunan antioksidan madde betakaroten hücrelerinin zarar görmesini engellemeye çalışır. İçerisinde bulunan bolca C vitamini sayesinde soğuk algınlıklarına karşı iyi gelmektedir. İçinde bulunan potasyum sayesinde kalp ve damar hastalıklarına karşı iyi gelir. Ayrıca pankreas ve mide kanserine karşı etkili bir meyvedir. Astım, bronşit, zatürreye karşı iyi gelmektedir. İçinde bulunan kalsiyum sayesinde kemik ve dişlerimizi korur. Cildi güzelleştirip, canlılık kazandırır. Böbrek taşı oluşumunu engelleyici özelliği bulunur. Mandalina İçinde bulunan C ve B vitaminleri, kabuğunda ise P vitamini bulunmaktadır. Kalsiyum, demir, potasyum gibi mineraller bakımından oldukça zengin meyvedir. Astım, bronşit, romatizma, soğuk algınlığı gibi hastalıklara iyi gelir. Kanı temizler, cildin canlanmasına yardımcı olur. Akşam yemeğinden sonra yenen mandalina, uyku problemine iyi gelmektedir. Kolesterol ve yüksek tansiyonu düşürmede yardımcı meyvedir. Sindirim sistemini rahatlatıp, kolay hazım sağlar. Greyfurt Karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar. Fiziki ve zihinsel yorgunluğun giderilmesini sağlar. Solunum ve soğuk algınlığı gibi hastalıkların giderilmesi için savaşır. Solunum hastalıklarını ve kılcal damarlardaki kan dolaşımının düzenlenmesini sağlar. İştah açar ve idrar söktürücüdür. Limon Salatalarımızın vazgeçilmezi olan limon, tat olarak portakal, mandalina ve greyfurta oranla daha fazla ekşi olur. İçinde C, A ve B vitaminleri bulunur. El ve tırnakları güçlendirip, parlak görünüm kazandırır. Limon kabukları cilt kanseri riskini azaltır. Sinirleri yatıştırarak sakinleştirir ve soğuk algınlığına iyi gelir. Kamkat Çin ve Doğu Asya’da yayılış gösteren çalı şeklindeki kamkat, turunçgiller ailesindendir. Güçlü bir antioksidan olan bu meyve C vitamini bakımından oldukça zengindir. Bağışıklık sistemini güçlendirerek vücudumuzu hastalıklara karşı korur. Kabuğu ile birlikte tüketilmesi halinde, vücudumuzun güçsüz kalıp hasta olmasına engel olur. Rahatlatıcı özelliği ile vücuttaki ağrıları azaltır, ateş ve tansiyonun düşmesini sağlar. Baş dönmesi ile mide bulantısının giderilmesine yardımcı olur.
  7. Anne, baba, çocuktan oluşan ve çocuklarının doğru bir şekilde yetiştirilmesini sağlayan birime aile denir. Bireyin ilk eğitimini aldığı hayatı, doğru ve yanlışı ilk öğrendiği yerdir. Karşılıksız sevginin var olduğu, bireylerin kişilik kazanmasında büyük rol oynayan, doğru bilgilerin verildiği birimdir. Aile, sağlam bireyler ve sağlam toplum yetiştirmek için vazgeçilmezdir. Çocukların hayatında en güçlü etki aile olmakla birlikte okul öncesinde ilk eğitim ailede başlar. Aile çocuklarını hayata karşı hazırlayan, cesaretlendiren, yardımcı olan ilk eğitimci olmaktadır. Ailenin güçlü olması, birliği, sürekliliği herkes için pozitif etkiler yaratır. İletişimi bozuk aile, dağılmış aile ortamı yetişkin ve özellikle çocuklarda kişisel bozukluklar yaratır. Anne, babanın ayrılıp farklı evlerde yaşaması bile çocuklarda önemli izler bırakır. Bu olaylar çocuklarda ruh sağlığı ve karakter bozukluğuna kadar gider. Ailenin Toplumdaki Önemi Her toplumun kendilerine has değişik sosyal ve kültürel değerleri bulunur. Dolayısıyla her toplumda aile yapısı ve değerleri değişiklik gösterir. Sosyal be kültürel değerlerin öğretilmesi ve yeni nesillere aktarılması aile tarafından gerçekleştirilir. Mesela; insan, bayrak, vatan sevgisi gibi. Türk Medeni Kanun’a göre kişilerin evlenebilmesi için 17 yaşını doldurmuş olmaları gerekir. Aksi halde anne ve babanın izni gereklidir. Yakın akraba ile akıl sağlığı yerinde olmayan kişilerin evlenmesi yasaktır. Düzenli aile düzenli toplum demektir. Bu yüzden ailenin toplumdaki yeri çok büyüktür. Batı toplumlarında yıkıcı olayların olması aile kültürüne değer vermemelerinden kaynaklanmaktadır. Daha sonradan bu durumu fark etmeleri sebebiyle aile kurumlarına önemi arttırmışlardır. Aile kültürünün zayıf olduğu toplumlar kalkınamaz. Türk toplumunda aile kurumu daima özel ve değer verilir. Günümüzde insanın yalnızlığı bencilliğe yol açar. Kesinlikle insan tek başına düşünülemez. Ailenin ürünüdür ve aile oluşturmak için yetiştirilir. Aile ortamına bakıp kişilerin davranışlarını ve hayata bakışını tanımak mümkündür. İnsanları tanımaya başlarken önce ailesine nasıl davranıyor onu gözlemleyin. Yaşadığımız çağda yavaş yavaş aile yapısının bozulmaya başlaması görülmektedir. İnsanların yok edici davranışları, bencilliği aileye zarar vermektedir. Aile hayatımızdaki en önemli ve değerli kurumdur. Sahip çıkmak, kıymetini bilmek bizlere iyi duygular kazandırır. Aile olmadan bir birey olamaz.
  8. Genelde acaba hamile miyim? gibi sorular aklımıza gelse de adet gecikmesinin çok farklı sebepleri olabilir. Her ay kadınları türlü sıkıntılara sokan, bazı kişilere diyeti bozduran, bazılarının bu dönemi ağrı kesicilerle geçirdiği zamandır. Diğer taraftan da her şey yolunda sorun yok dememize neden olan âdet kanaması tüm kadınların yaşadığı sorunlar arasındadır. Tabi ki âdet kanamasından daha sıkıntı verici şey varsa o da geciken âdet kanaması olmaktadır. Eğer gelecek planlarında bir evlat sahibi olmak yok ise adet gecikmesi daha da korkutucu bir hal alır. Herkesin aklına hemen hamile miyim sorusu gelmesi boşuna değildir. Aktif cinsek hayatı bulunan kişilerde adet gecikmesi genelde hamileliktir. Fakat tüm kadınlar hamile olacak diye bir şey yoktur. Bunun başka sebepleri olabilir. İşte adet gecikmesinin hamilelik dışındaki en bilinen sebepleri: · Stres: hayatımızda stres birçok hastalığa neden olmaktadır. Aşırı stresli olunan zamanlarda vücudumuz yumurtlamayı sağlayan hormonu azaltmaktadır. Yumurtlama olmadığı zaman adet zamanı da gecikir. Adet gecikmesi yaşadığınız büyük üzüntü, yer ve iş değiştirmek, Sevdiğiniz birini kaybetmek gibi duygusal stres sonucu da gecikebilir. · Hastalık: fiziksel yaşanan stres de adet gecikmesine neden olur. Yumurtlama zamanında bir hastalık geçirmiş iseniz, yumurtlama gecikebilir. Böylece adet de gecikir. 1 hafta önce geçirdiğiniz grip bunun sebebi olabilir. · İlaçlar: çeşitli ilaçlar özellikle doğum kontrol hapları adet düzensizliklerine neden olur. Âdet kanamasının hafiflemesi ya da bazı aylar olmaması, doğum kontrol haplarını kullanan kişilerde en çok rastlanan yan etkiler arasındadır. Adet düzensizliğine neden olan başka ilaçlar ise; anti depresanlar, kemoterapi gibi ilaçlardır. · Kilo Değişiklikleri: fazla zayıf iseniz vücut kitle indeksiniz 18’in altında ise ya da aniden çok kilo kaybettiyseniz âdet kanaması kesilebilmektedir. Fazla kilolu olmak ya da aniden fazla kilo almak da buna neden olabilmektedir. · Yoğun Egzersiz: bu durum genelde profesyonel sporcular için geçerlidir. Yoğun spor yapıyor, aldığınız kalorileri azaltıyorsanız adetiniz gecikebilir ve âdet kanamaları durma noktasına gelebilir. · Seyahat: gece gündüz saat düzeninde değişiklik meydana geldiyse hormon düzeyleri değişebilir ve adet düzeni de etkilenir. Örneğin saat farkının olduğu bir ülkeye seyahat ettiyseniz normal olarak adet düzensizliği yaşanabilir. · Yaş: yeni adet olmaya başlayan genç kızlarda birkaç yıl adet düzensizliği normaldir. Çoğu kadın yıllar sonra âdet kanamalarının azaldığını, ağrılarının hafiflediğini, adetinin düzene girdiğini söyler. Menopoz döneminde de normal düzende olan âdet kanamalarının düzensiz halde olmaya başlar. Menopozun en belirgin özelliği de budur.
  9. Üzerlik tohumu, ismini aldığı üzerlik bitkisinden elde ediliyor, tohumlu meyveleriyle dikkat çeken üzerlik bitkisi çok uzun yıllardır geleneksel/bitkisel bir tedavi olarak değer görüyor. Öyle ki kendisine 15. yüzyıla ait tıp kitaplarında dahi sıkça rastlandığı söyleniyor. Sıcak iklimleri seven üzerlik bitkisinden elde edilen üzerlik tohumları genel olarak çay şeklinde tüketiliyor. Olumsuz enerjilerden arındırdığına inananların üzerlik bitkisini yakıp dumanını evin içinde gezdirdiği de söyleniyor. Hatta bu yüzden üzerlik bitkisi halk arasında "nazar otu" şeklinde de anılıyor. Geçmişi çok eski yüzyıllara dayanan üzerlik bitkisi ve tohumu, vücuda olan etkileriyle de merak uyandırıyor. "Neymiş o etkileri?" diyenleri hemen aşağıya doğru alabiliriz. Üzerlik tohumunun faydaları nelerdir? Üzerlik tohumu, üst solunum yollarına iyi geliyor. Özellikle burun tıkanıklığı konusunda etkili bir bitki olduğu söyleniyor. Antioksidan etkiler gösterdiğinden sadece burun tıkanıklığına iyi gelmekle kalmıyor, grip, nezle gibi hastalıkların da oluşmasını engelliyor, oluşan hastalıkların ise daha kısa sürede iyileşmesine destek oluyor. Bağırsakların sağlıkla çalışmasına destek oluyor, bağırsaklarda oluşan zararlı bakteri, parazit ve kurtların yok olmasına destek oluyor. Hormonların sağlıkla salgılanmasına da destek olan üzerlik tohumu, özellikle regl dönemi düzensiz olanlara öneriliyor. Bu dönemi ağrılı geçirenlerin ağrı ve sancılarını hafiflettiği söyleniyor. Saç ve saç derisini de olumlu yönde etkileyen üzerlik tohumu, saç köklerini güçlendirerek saç dökülmelerinin, kırılmalarını önüne geçiyor. Bu özelliği sayesinde saçların her zamankinden daha gür ve sağlıklı olmasını sağlıyor. Saçların daha hızlı uzamasına da yardımcı olduğu söyleniyor. Depresyon ve stres başta olmak üzere olumsuz ruh hallerine iyi geliyor. Strese bağlı yaşanan baş ağrısı ve uyku problemlerine de bu sayede çözüm oluyor. Üzerlik tohumu çayı düzenli olarak tüketildiğinde hafızayı güçlendirici bir etki de oluşturuyor. Bunların yanında üzerlik tohumunun vücutta oluşan iltihaplanmaların da daha hızlı iyileşmesine yardımcı olduğu biliniyor. Üzerlik tohumu nasıl kullanılır? Üzerlik tohumunun faydalarını öğrenince denemek isteyenlerin aklında oluşacak "Üzerlik otu nasıl kullanılır" sorusuna da yanıt vermiş olalım: Üzerlik tohumu genel olarak çay şeklinde tüketiliyor. Üzerlik tohumu çayını hazırlamak içinse şunları yapmanız yeterli: 2 su bardağı kadar suyu küçük bir tencereye ya da büyük bir cezveye aktarın, içine 2 tatlı kaşığı kadar üzerlik tohumu ilave edin ve kaynamaya bırakın. Yaklaşık 5-6 dakika kaynattıktan sonra ocağın altını kapatın, süzüp içindeki tohumları ayırın ve ılıdıktan sonra afiyetle için. İşte bu kadar kolay! Üzerlik tohumunun bir başka kullanımı ise olumsuz enerjilerden kurtulmak isteyenlerin tercih ettiği tütsü yöntemi. Bu yöntemi mutlaka kontrollü bir şekilde, kendinize, başkasına ve evinize zarar vermeden yapmaya özen göstermeli, dumanının çok yoğun olmamasını sağlamalısınız, aman diyelim. Önemli bir not: Siz siz olun, üzerlik tohumu da dahil olmak üzere şu zamana dek hiç denemediğiniz bir bitkiyi kullanmak istiyorsanız temkini elden bırakmayın. Özellikle kronik, ciddi bir rahatsızlığınız varsa, düzenli olarak ilaç kullanıyorsanız ya da bünyeniz alerjik ise mutlaka doktorunuza danışarak hareket edin, aman diyelim.
  10. Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildiriyor. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor. Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor. Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor. Soğan, salataların yanı sıra çeşitli yemeklere, krem peynirlere ve hamburgerlere katılır, çorba ve yahni gibi sevilen yemekleri yapılır. Mutfakların vazgeçilmez bir öğesidir. BESİN DEĞERLERİ 100 gr. çiğ (pişirilmemiş) kuru soğanın içerdiği besin değerleri şunlardır: 38 kalori; 1,5 gr. protein; 9 gr. karbonhidrat; 0 kolesterol; 0,1 gr. yağ; 0,6 gr. lif; 56 mgr. fosfor; 27 mgr. kalsiyum; 0,5 mgr. demir; 10 mgr. sodyum; 157 mgr. potasyum: 12 mgr. magnezyum; 40 IU A vitamini; 0,03 mgr. B1 vitamini; 0,04 mgr. B2 vitamini; 0,2 mgr. B3 vitamini: 0,l mgr. B6 vitamini: 10 mcgr. folik asit: 10 mgr. C vitamini ve 0,3 mgr. E vitamini. Yeşil soğanın bazı besin değerleri kuru soğandan daha yüksek, bazıları da daha düşüktür. Yeşil soğanın besin değerleri şöyle sıralanabilir: 45 kalori; 10,5 gr. protein; 1 gr. karbonhidrat; yağ ve lifi eser miktarlarda; 40 mgr. kalsiyum; 5 mgr. sodyum; 231 mgr. potasyum; 20 IU A vitamini ve 25 mgr. C vitamini. SAĞLIĞIMIZA YARARLARI Yukarıda sayılan önemli besin değerlerinin yanı sıra; o Soğan, bedenin savunma sistemini güçlendirir: Soğuk algınlığı, öksürük, bronşit ve gastrit gibi enfeksiyon hastalıklarına iyi gelen ve geleneksel olarak bu nedenle tüketilen bir besindir. o Soğan, yağlı yemeklerin yenmesinden sonra bedende kolesterol yükselmesi ve kanın pıhtılaşması olaylarını önler: Çok fazla yağlı yemek yiyen kişilerde meydana gelen bu gibi sakıncalı durumlar, yemeklerde bol soğan bulunması halinde ortadan kalkar. o Soğan bedende bulunan kötü kolesterolü ve yüksek tansiyonu düşürür, ama iyi kolesterol düzeyini artırır. o Bol bol soğan yemenin, bedenin kansere yakalanması rizikosunu azalttığı savunulmaktadır. o Son zamanlarda yapılan bazı bilimsel araştırmalara göre, soğanın kalbi güçlendirdiği ve koroner damarları genişlettiği ileri sürülmektedir. o Soğan idrar söktürücüdür: Bu etkisiyle bedendeki toksinlerin atılmasına ve kanın temizlenmesine yardımcı olur. o Soğan midevidir: iştahı açar ve sindirimi kolaylaştırır. Ayrıca müshil etkisi de vardır.
  11. Kimi zaman bir şeyimiz yok diye sızlansakta ama etrafımıza baksak acı çeken ne kadar insan var. Her şeyin başı Sağlık.Kimi zaman bir şeyimiz yok diye sızlansakta etrafımızdaki İnsanların ne kadar acı çektiğini görmüyoruz. Tek duası Sağlık olan,kurtulmak için her yolu arayan insanlar var. Ama biz görmeyiz ,duymayız ,bilmeyiz ta ki bizim başımıza gelene kadar.O zaman ne Ev,ne Araba,ne yüklüce Para hayali kalır. O zaman görmediğimiz bilmediğimiz İnsanların duası duamız , hayali hayalimiz olur.O zaman deriz ki en büyük servet Sağlıkmış.Kaybedilmesi kolay,kazanılması, her şeyden zor Sağlık.Öyleyse kıymetini bilmek lazım. Akıl Sağlığın,Beden Sağlığın yerindeyse mutlu olmak için sebep arama.Sağlık olursa yapamayacağımız hiçbir şey yoktur.Her şeyin başı Sağlıktır.Bunu asla unutma,hayatını buna göre yaşa.Zararlı alışkanlıklardan uzak dur ki güzel hayatın olsun,sevdiklerinle mutlu huzurlu yaşa.
  12. Hafife almayın, ufak önlemlerle korunmak mümkün... H3N2'den korunma yolları ve dikkat edilecek hususlar... Hava değişimlerinin olduğu günlerde, kişilerin gribal enfeksiyona yakalanma ihtimalleri oldukça yüksektir. Bunun en basit sebebi ise kişinin hangi hava şartlarında ne giyeceğini bilemeyip, üşütmesidir. Grip nedir? Grip viral bir enfeksiyon olup: burun akıntısı, halsizlik, yüksek ateş ve boğaz ağrısıyla ortaya çıkmaktadır. Vücuttaki savunma sistemi virüsten dolayı zayıflamaktadır. Asıl önemli olan gripten nasıl korunulacağı konusudur. Burada ise bir numaralı yöntem, bol bol c vitamini içeren meyveler tüketmektir. Bunların başında ise limon, mandalina, portakal, greyfurt gibi turunçgiller gelmektedir. C vitamini sayesinde rhinovirüslerin oluşturmuş olduğu nezle semptonları ortadan kalkmaktadır. Rhinovirüsün bir numaralı ilacı C vitaminidir. Ayrıca kişinin gribal enfeksiyona yakalanmasının ardından yapması gereken en önemli şey, ilaçlara yönelmeden önce bol bol istirahat etmesidir. Kişi dinlenmediği sürece kolay kolay iyileşemez. Özellikle dinlenirken kişi terleyebilirse bu onun halsizliğinin ortadan kalkmasında son derece etkili olacaktır. Terlemeye yardımcı olarak ise pekmez, nane limon, ballı şerbet tarzı sıvılar tüketilebilir. Özellikle bebeklerde ve yaşlı hastalarda ise korunma amacıyla grip aşısı yaptırılması son derece önemlidir. Fakat aşı yaptıracak kişinin hasta olmamasına özellikle dikkat etmek gerekir. Son günlerde H3N2 gribinin ortaya çıkması çoğu kişiyi endişelendirdi. Herkes ilaç telaşına kapıldı. Fakat basit önlemlerle bu hastalığı atlatmak oldukça basit. Çünkü gribi yok edecek en temel şey, bolca dinlenmek ve C vitamini tüketmektir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken ve herkesin yanlış yaptığı bir hususta şudur: doktora giden hastaların bir kısmının doktorun antibiyotik yazmasını beklemesi. Bu davranış oldukça yanlıştır, çünkü grip bir viral enfeksiyondur ve virüsler üzerinde antibiyotiklerin bir etkisi yoktur. Antibiyotiklerin bakteriler üzerinde etkili olduğu unutmamak gerekir. Bu kısa bilgiler ışığında herkese sağlıklı günler...
  13. ARTIK İĞNE KORKUSU KALMAYACAK Sağlıkta yaşanan en büyük sorunlardan biri iğne korkusudur. Kişilerin çoğu sırf iğneden korktuğu için tedavi olmak istemezler. Artık iğneler tarihe karışıyor. Yeni icat edilen jet enjektör ya da diğer bir ismiyle likit, iğne korkusu olanlar için umut olacak. Bu iğnelerin özelliği hızından kaynaklanıyor. İğneler saniyenin üçte biri hızında ilacı deri altına enjekte edebiliyorlar bu da demek oluyor ki ilaç ses hızında deri altına enjekte edilebilecek. Sağlık çalışanları için de avantajlı olacak olan bu yöntemle birlikte virüs taşıyanların sağlık alanındaki kişilere bulaştırmaması içinde büyük bir güvenlik önlemi sağlanmış olacak. Kısacası bu yöntem hastalardan tutun sağlık alanındaki kişilere kadar büyük bir kolaylık sağlıyor. Artık hastalar tedaviye giderken psikolojik anlamda da rahatlamış olacaklar.
  14. Elektronik sigara, sigara tiryakilerinin sigarayı kolayca bırakmaları için hazırlanmış bir sahte sigaradır. Elektronik sigara, içindeki tütün dışında gerçek sigarayla çok büyük benzerlikler taşımaktadır. Bu sigaralar son teknolojiyle üretildiği için sağlığa hiçbir zararı yoktur, hatta sigarayı bırakmaya yardımcı olduğu için kârı olacaktır. Elektronik sigaranın mantığı sigarayı psikolojik olarak bırakmaktır. Bu sigaraların içeriğinde tütünde bulunan nikotin maddesi bulunmadığı için insan bünyesi bir süre sonra kendi iradesiyle sigaradan vazgeçmektedir. Elektronik sigara yapısı itibariyle ağızlık-kartuş, mikro çip ve led ışık olmak üzere 3 parçadan oluşur. Ağızlık ve kartuş bölümünde sigarayı bırakmaya yarayan aroma ve nikotin bulunmaktadır. E-sigaranın kartuşunda tütün alkalotini maddesi bulunmaktadır. Elektronik sigaranın her kartuşu genellikle 3 paket sigaraya karşılıktır. Kartuş bittiğinde yeni kartuş alıp cihaza yerleştirmek gerekir. Cihazı ilk aldığınızda içinde ortalama 10 adet kartuş bulunmaktadır. Bu da normal bir sigara kullanıcısına uzun bir süre yetmektedir. E-sigaranın yüksek seviye, orta seviye, düşük seviye ve sıfır olmak üzere 4 farklı nikotin seçenekli kartuş çeşidi vardır. Elektronik sigaraya başlayıp sigarayı bırakmak isteyenlerin önce yüksek seviye kartuştan başlayıp zamanla sıfır nikotinli kartuşa kadar düşmeleri gerekmektedir. Kullanıcıların sıfır nikotinli kartuş kullanımında tütünlü sigara isteği duymamaları durumunda elektronik sigarayı bırakmaları önerilir.
  15. Zayıflatan Şifalı Bitkiler Doğada birçok farklı bitki bulunmaktadır. Bu bitkiler çeşitli sağlık sorunlarına derman olduğu gibi aynı zamanda zayıflama konusunda da insanlara fayda sağlamaktadır. Zayıflatan şifalı bitkiler arasında çok ün yapan bitkiler bulunmaktadır. 1-Limon yağı: Limon kabukları sıkılarak elde edilen limon yağı insanları terleterek kilo kaybetmesine sebep olur. Aynı zamanda idrar sökücü ve kurtları düşürmede işe yaradığı söylenir. 2-Polen: İçeriğinde yoğun miktarda minarellerin bulunduğu bu bitki özü yemek öncesinde iştahı keserken yemek sırasında yemek iştahı açmaktadır bu sebeple yemekten önce yemelisiniz 3-At Kuyruğu: Saplarından ilaç ve benzeri üretilen bu bitki yaraların iyileşmesini sağladığı gibi, idrar söktürücü ve sıkılaştırıcı özelliktedir. Bu sebeple zayıflatan şifalı bitkiler grubundadır. 4-Sinemaki: Müshil etkisi yaratan bir ilaçtır. Kalın bağırsakta görev yapar. Fazla kullanılması vücuda ağır gelip kusma ve mide bulantısı yapabilir. 5-Biberiye: Yağları söker ve idrar sökücü özelliktedir. Vücutta kan dolaşımını arttırır. Bu bitki kullanılarak biberiye yağı üretilmektedir. Biberiye yağı güzellik ürünlerinde kullanılan bir maddedir ve güzelliğe katkısı olduğu kadar zayıflama konusunda da etki eder. 6-Ardıç Tohumu: İdrar sökücü özelliğinden dolayı fazla kilolarından kurtulmak isteyenlere yardımcı olacak bir bitkidir. Fazla kullanılmaması tavsiye edilir.
×
×
  • Create New...